<B>Devrimci Siteler</B>
   
 
  AKP Gerilimi

 

AKP Gerilimi AYDEMİR GÜLER

Her gerilmeyi gevşeme izler. Geçen hafta AKP’nin, önüne gelenle, düzenin diğer sahipleriyle, -eskide kalmış olan güçlerle de değil- kapitalizm var oldukça ev sahibi kalacağı kesin olan Tüsiad gibileriyle kavgaya tutuşmasına dikkat çekmeye çalışmıştım.

O sertliğin aynı haliyle sürmesinin mümkün olmadığı belliydi. Nitekim dalaşma ekseni İstanbul’un “business center”larından, Boğaz kıyılarından Diyarbakır’a doğru kaydı. Aktütün patlamasının hükümetle büyük sermayenin arasını yumuşatmak için tasarlandığı söylenemez, ama sonrasındaki gelişmelerle birlikte buna olanak sağladığı açıktır. Bir diğer birleştirici faktör de ekonomik krizdir.
Ancak ana tablo değişmiyor. Tayyip Erdoğan, Genelkurmayla yan yana ve Kürt hareketinin karşısında konumlanmak adına kendi cephesinin içine, en yakın müttefiklerine ağır fırçalar atmaktadır. Hükümet, ekonomik krizin sinyalini verdiği büyük darbeleri hafifletmek için Tüsiad’la aynı salona girmektedir. soL’da belirtildiği gibi Doğan medyayla düello da durdurulmuştur…

Bütün bunlar kaçınılmazdır. Gerilmeleri gevşemenin izlemesi zorunludur. Aktütün olmasa, kriz olmasa başka bir kavga mevzusu ve eksen değişikliği bulmak gerekirdi. Tabii konu bulmak yetmezdi; yanında evin yaramaz çocuğu olarak tokatlanacak, Taraf gibi nankörce satılacak birileri de bulunacaktı…

AKP hükümetinin temel özelliği delilik değildir. Bir hükümet egemen sınıfla veya diğer egemen güçlerle arasındaki harareti durmaksızın körükleyemez. Dikkat edilmesi gereken, bir gerilimin varlığı değil, hükümet partisinin temel özellikleri arasına sözünü ettiğimiz gerilimin bir daha çıkmamacasına yerleşmiş olmasıdır. Arada sağlanan Amerikancı sınıf barışları bile, egemenler arasında sert bir dalaşma ortamında yaşanmaktadır.

Peki, nedir AKP’nin temel özelliği?

AKP sermaye düzeninin bütün gereksinimleri en uç yorumlarıyla üstlenmiş durumdadır. Emperyalizmle uyumun ötesinde en abartılı türünden bir işbirlikçilik; düzenin bütün aktörlerinin olması gerektiği gibi liberal olmanın ötesinde acımasız, vahşi bir piyasacılık; düzenin ilericilikle bağlarını toptan koparmış olmasının ötesine geçen bir gericilik…

Elini vicdanına koyan her büyük burjuvanın, bu misyonları nedeniyle AKP’ye şükran borçlu olduğunu teslim etmesi gerekir.
AKP’yi bunların tümünün altına eşzamanlı olarak girmesi belirliyor. Burjuvazinin bütün gereksinimlerini mantıksal tüm sonuçlarıyla karşılamaya kararlı bir partinin, sahibinin sesi olmakla yetinmeyeceği, icabında sahibine de sopa göstermesi işin kuralı gereğidir.
Bu noktada bazı alışkanlıklarla hareket etmeye eğilimli sol kulağımız da uyarılmalıdır.

Ama dikkat… Burjuva hükümetinin burjuvaziyle kavgaya tutuşması, emekçilerle has burjuvaları demokrasi ortak paydasında yan yana falan getirmez. Sol kulaklarda birincisi, bu çınlamış olabilir…

İkincisi de, sözünü ettiğimiz eğilimden hareket edip Marksizmin faşizm, bonapartizm kimi klasik kavramlarına kısa yoldan ve aceleyle geçilmemelidir. Tarihsel örneklemeler zihin açmak için yararlı olabilir; somut durumu içine tıkıştırmaya çalıştığınız kalıplara dönüştürürseniz zihni körleştirirler.

Buradan, şimdilik, içeride genel olarak faşizmle akraba bir gericilik, dışarıda savaş eğilimi çıkar. Üstelik bu eğilimler bir dizi sağlam ve derin faktörle derinleşecektir. Sol bu sonucu iyi bellemelidir.

Buradan, solun AKP’ye takacağı her çelmenin burjuvazinin özlem ve gereksinimlerine darbe anlamına geleceği ve düzenin bütün sahiplerini zora sokacağı sonucu çıkar.

Buradan, sol ve emekçiler için mücadele olanaklarında bir zenginleşmenin, somut olarak AKP’nin çelmelenmesinden türeyebileceği çıkar.

 
 
Marx’ın Hakkı AYDEMİR GÜLER

Konu dışı bir notla başlıyorum. Bir keresinde daha kısa süre öncesine kadar Cumhuriyet’te yazan bir gazeteci hakkında, tam da eski çalışma arkadaşları yaka paça toplanırken, kalkıp “Ergenekon’un sonuna kadar gitmesi”nden dem vurmanın etik olmadığını söylemiştim. Türkiye solunda, artık Merdan Yanardağ da içeri alınmışken “sonuna kadar” saçmalığını tekrarlayanın sadece siyasi aklından değil ahlakından da kuşku duyulur!

Ergenekon kontrgerillayı konu alan bir hukuk süreci değil, ABD-Gülen-AKP üçgeninin siyasi ve ideolojik bir operasyonudur dedik durduk. Bu tezin bir kez daha kanıtlanmasına vesile olan Merdan’a geçmiş olsun…

Konumuz ise kitapları çok sattığı ve krizi ne kadar da iyi öngördüğü konusunda yaygın “geyiklere” malzeme olan Marx’la ilgili. Her elini attığı şeyi inanılmaz bir hızla çürüten düzenin şimdi Marx’a uzanmasından keyif ve tatmin duymak yersiz olur.

Endişelenip kaçalım demiyorum. Tam tersine. Marx’ın haklı çıktığını düşünen burjuvalar mı var etrafta? Öyle yarım yamalak hak vermek olmaz, diyeceğiz. Marx’ın yalnızca kapitalizmin kriz mekanizmalarını iyi analiz ettiği için ve ölümünden bunca zaman sonra öngörüleri hâlâ tutuyor diye yâd edilmesi yetmez. Marx’ın analiz ve öngörüsünü benzersiz kılan sisteminin başka boyutları da vardır ve “hakkımız” teslim edilecekse, o boyutlara da sıra gelecektir.

Zaten Marx’ın öğrencileri, hocalarının, holding profları, borsa uzmanları ve medya şarlatanları tarafından doğrulanmasına gerek bırakmamış bulunuyorlar. Dünyada da bizde de, Marksistler yıllardır “bu balon patlar” diyorlardı. Geriye dönük basit bir gözden geçirme, Marksizmin krizin zamanlamasına varana kadar haklı çıktığını gösteriyor. Her boydan burjuva yorumcu ise şaka kabilinden fikir kırıntılarıyla oynamaya devam ediyor. Bir kurtarma paketi açılınca yarım günlüğüne bayram eden borsalar kadar aklı var burjuva “bilimi”nin!

Ama daha fazlası nasıl olsun ki? Neredeyse 40 yıldır liberalizmi, sınırsız piyasacılığı baş tacı eden, ekonominin ve toplumun planlanamayacağından kamu sektörünün verimsizliğine, “her şeyi devletten beklememek” türü atasözü icatlarına kadar saçmaladıkça saçmalayan bir sınıfın düşünürlerinde akıl mı kalır! Doların yükselişine “dalgalı kur” diyebilen bir başbakana, bütün dış pazarlar daralırken “devalüasyonun ihracatı destekleyeceğini” anlatan yetkililere şaşmamak gerek!

İşin özeti liberal ezber büyük bir kayaya toslamış bulunuyor. Herkesin egemen bir ulusal devlet sandığı İzlanda’nın sadece bir finans kuruluşu olduğu görüldükten sonra, piyasa entegrasyonu temelli ve küreselleşme soslu uluslararası işbölümü safsatasını tekrar etmek mümkün görünmüyor. 1990’ların başında “verimsiz merkezi planlama”dan kurtuluşunu kutlayan eski sosyalist ülkelerin iflasa doğru gittikleri bir dünyada, piyasacılık gemisi su almadan yüzebilir mi? Bu tarihsel çuvallamadan sonra burjuva ideolojisinin bir şey olmamış gibi yola devam etmesi mümkün olmayacaktır.

“Bizim” bu denli haklı olduğumuz ve burjuva dünyasının bu ölçüde şapa oturduğu koşullarda Kapital’in “çok satması” yetmez.

Çünkü Marx’a göre sermaye ile yığın yığın para arasında çok temel bir fark vardır. Sermaye dediğiniz şey, bir toplumsal ilişki biçimidir. Toplumsal ilişki olarak sermayenin, doğasından ayrılamayacak davranış kalıpları vardır. Sermaye düzeni herhangi bir hata, eksiklik, cahillik, kaza nedeniyle değil, tam da ve yalnızca “sermaye düzeni” olduğu için kriz üretir. Geri dönmeyecek kredileri verdikçe veren banka ve finans sektörü salak değil, kapitalist olduğu için öyle davranmıştır. Kapitalizm bir tarihsel salaklıktır, o başka…

Kapitalizm krizini atlatır, ama her defasında bir yenisine yelken açmak üzere… Buradan çıkan sonuç son derece yalındır. Açlık, işsizlik, yoksulluk, gericilik ve savaş nedeni olan krizlere karşı kesin önlem, sermaye düzenine son vermektir.

Üretim araçlarının özel mülkiyeti yerine toplumsal mülkiyet. Özel mülkiyetin piyasa anarşisi yerine toplumsal mülkiyetin merkezi planlaması.

Marx’a öyle kuru kuru, bir köşesinden hak vermek olmaz. Madem başladık, hakkımızın tamamını alacağız!

Bunun bir inatlaşma konusu olduğu sanılmasın. Ayrıca hakkımızı kitap üstünde veya masa başında alacağımızı da kimse düşünmesin. Toplumsal mülkiyet ve merkezi planlama demek, burjuvazi yerine işçi sınıfı demektir. Yok sayılan işçi sınıfı, öldü denen sol, burjuva ideolojisinin dağıldığı kriz konjonktüründe alanını genişletmek için hamle yapmayacak da, ne zaman yapacak?

Sosyalizm ve işçi sınıfı itibarını geri kazanmalıdır. Marx’ın hakkı budur.
 
Bugün 11 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol