<B>Devrimci Siteler</B>
   
 
  İşbirlikçiden ‘çözüm’ beklemek...

 

İşbirlikçiden ‘çözüm’ beklemek... GAMZE ERBİL

(1) ABD ile Irak arasında aylardır imzalanması beklenen güvenlik ve işbirliği anlaşması –ki ABD’nin standartlarına uygun olarak Birliklerin Durumu Anlaşması –SOFA olarak geçiyor- aylardır imzalanamıyor. Temelde İran’ın Irak’taki kukla hükümet ve türlü dengeler içindeki etkinliği “anlaşmazlığın” nedeni.

(2) Anlaşmanın kasımdaki seçimlerden önce imzalanmasına ihtimal verilmiyor.

(3) Çünkü, ABD seçimlerinde son krizle birlikte yeni bir “belirsizlik-belirlilik” denklemi ortaya çıktı. Obama’nın seçilme olasılığı artarken, siyah başkandan beklentiler de arttı. Irak’taki anlaşma bu başlıklardan önemli bir tanesi.

(4) ABD’nin İran’la ilişkilerine ilişkin bir dizi “öneri”den diplomatik çözüm ağırlıklı olanı, öne çıkıyor. Bu Obama tercihiyle birlikte daha anlamlı hale geliyor.

(5) Bu durumda Türkiye’ye ve TSK’ya biçilen olası roller farklılaşıyor ve “kasım sonrasına” erteleniyor.

(6) TSK’nın İran’a karşı üstleneceği dengeleyici rol, İran – ABD ilişkilerindeki farklı bir yola girilmesiyle farklılaşacaktır.

(7) Yakın dönemde Genelkurmayda gerçekleşen değişiklik, konsolidasyon vs. ABD silahlı kuvvetleriyle ilişkileri belli bir raya oturtmasına karşın bu böyle. Çünkü ABD silahlı kuvvetleri “sivil” otoritenin belirlenimine açık. (aman yanlış anlaşılmasın, burada kastedilen ABD’nin devlet politikasında cumhuriyetçi-demokrat seçeneklerin özgürce farklı programlar belirlemesi ve Amerikan genelkurmayının da bu demokratik kararlara tabi olması değil. Devlet politikası krize daha dayanıklı bir seçenek oluşturma aranışı içinde ve demokrat “alternatif” buradan cilalanarak çıkartılacak. Cila, askeri-diplomatik tercihlerde bir revizyonu getirecek. vs.)

(8) TSK’nın Kürt sorunundaki hassasiyetleri, Amerikan seçimlerine endekslidir. Tampon bölge ya da başka “atamalar” Amerikan seçimlerinden sonra belli olacaktır.

(9) AKP’nin “alternatif” çözümü olarak görülen/gösterilen “Barzanici çözüm” olarak kodlanan diğer seçenek için de Amerikan seçimlerinin sonuçları belirleyici olacak.

(10) Barzanici çözüm’ün kendi içindeki çözümsüzlük dinamikleri zaten bir süredir sergileniyor. Ancak, Fethullah merkezli zorlamalar son dönemde bir kez daha diriltilmeye ve Ergenekon davası vs. ekseninde dayatılmaya çalışılıyor. Yeterli egemen medya desteği bulamamaları yukarıda bahsedilen “belirsizliklerin” ürünüdür. Tetikçi medyanın “bastırması”nda ve TSK hayaletleriyle savaşmasında ise ters ya da anlaşılmaz bir durum yok.

(11) Enteresan biçimde iki raund halinde gerçekleştirilen Terörle Mücadele Zirvesi’nin sonuçları ise “şimdilik temasımızı yitirmeyelim” temennisinden ibaret yorumlanmalıdır. Herkes bağlantılarını yeniden gözden geçirecek, içişleri bakanlığı bünyesinde oluşturulacak “organ” gerçek fonksiyonlarına –hâlâ ihtiyaç olursa- kasımdan sonra kavuşacak, gerçek kurumsallaşma ve önlemler –elbette ki, demokratikleşme, ab programları vs.den bağımsız olarak- kimi netlikler sağlandıktan sonra yürürlüğe girecektir.

(12) Bu süreçte çözümsüzlük politikalarının sürmemesi için de bir neden bulunmamaktadır. TSK’nın Kuzey Irak “operasyonları”nı yoğunlaştırarak sürdürmesi, Barzanici çözüm yanlılarının üst perdeden bunları sorgulaması, Ertuğrul Özkök’ün “Öcalan’a ne önerildi?” sorularını sormaya devam etmesi... kartların karıldığı bir dönemin gerekleridir. Herkes rolünü oynayacak, herkes kozunu toplayacak.
Kürt sorununa çözüm daha aylarca tartışılacak ve öneriler çarpışacak ama herkes asıl “merkez”de sonuçların netleşmesini bekleyecek.

 
 
Marx’ın Hakkı AYDEMİR GÜLER

Konu dışı bir notla başlıyorum. Bir keresinde daha kısa süre öncesine kadar Cumhuriyet’te yazan bir gazeteci hakkında, tam da eski çalışma arkadaşları yaka paça toplanırken, kalkıp “Ergenekon’un sonuna kadar gitmesi”nden dem vurmanın etik olmadığını söylemiştim. Türkiye solunda, artık Merdan Yanardağ da içeri alınmışken “sonuna kadar” saçmalığını tekrarlayanın sadece siyasi aklından değil ahlakından da kuşku duyulur!

Ergenekon kontrgerillayı konu alan bir hukuk süreci değil, ABD-Gülen-AKP üçgeninin siyasi ve ideolojik bir operasyonudur dedik durduk. Bu tezin bir kez daha kanıtlanmasına vesile olan Merdan’a geçmiş olsun…

Konumuz ise kitapları çok sattığı ve krizi ne kadar da iyi öngördüğü konusunda yaygın “geyiklere” malzeme olan Marx’la ilgili. Her elini attığı şeyi inanılmaz bir hızla çürüten düzenin şimdi Marx’a uzanmasından keyif ve tatmin duymak yersiz olur.

Endişelenip kaçalım demiyorum. Tam tersine. Marx’ın haklı çıktığını düşünen burjuvalar mı var etrafta? Öyle yarım yamalak hak vermek olmaz, diyeceğiz. Marx’ın yalnızca kapitalizmin kriz mekanizmalarını iyi analiz ettiği için ve ölümünden bunca zaman sonra öngörüleri hâlâ tutuyor diye yâd edilmesi yetmez. Marx’ın analiz ve öngörüsünü benzersiz kılan sisteminin başka boyutları da vardır ve “hakkımız” teslim edilecekse, o boyutlara da sıra gelecektir.

Zaten Marx’ın öğrencileri, hocalarının, holding profları, borsa uzmanları ve medya şarlatanları tarafından doğrulanmasına gerek bırakmamış bulunuyorlar. Dünyada da bizde de, Marksistler yıllardır “bu balon patlar” diyorlardı. Geriye dönük basit bir gözden geçirme, Marksizmin krizin zamanlamasına varana kadar haklı çıktığını gösteriyor. Her boydan burjuva yorumcu ise şaka kabilinden fikir kırıntılarıyla oynamaya devam ediyor. Bir kurtarma paketi açılınca yarım günlüğüne bayram eden borsalar kadar aklı var burjuva “bilimi”nin!

Ama daha fazlası nasıl olsun ki? Neredeyse 40 yıldır liberalizmi, sınırsız piyasacılığı baş tacı eden, ekonominin ve toplumun planlanamayacağından kamu sektörünün verimsizliğine, “her şeyi devletten beklememek” türü atasözü icatlarına kadar saçmaladıkça saçmalayan bir sınıfın düşünürlerinde akıl mı kalır! Doların yükselişine “dalgalı kur” diyebilen bir başbakana, bütün dış pazarlar daralırken “devalüasyonun ihracatı destekleyeceğini” anlatan yetkililere şaşmamak gerek!

İşin özeti liberal ezber büyük bir kayaya toslamış bulunuyor. Herkesin egemen bir ulusal devlet sandığı İzlanda’nın sadece bir finans kuruluşu olduğu görüldükten sonra, piyasa entegrasyonu temelli ve küreselleşme soslu uluslararası işbölümü safsatasını tekrar etmek mümkün görünmüyor. 1990’ların başında “verimsiz merkezi planlama”dan kurtuluşunu kutlayan eski sosyalist ülkelerin iflasa doğru gittikleri bir dünyada, piyasacılık gemisi su almadan yüzebilir mi? Bu tarihsel çuvallamadan sonra burjuva ideolojisinin bir şey olmamış gibi yola devam etmesi mümkün olmayacaktır.

“Bizim” bu denli haklı olduğumuz ve burjuva dünyasının bu ölçüde şapa oturduğu koşullarda Kapital’in “çok satması” yetmez.

Çünkü Marx’a göre sermaye ile yığın yığın para arasında çok temel bir fark vardır. Sermaye dediğiniz şey, bir toplumsal ilişki biçimidir. Toplumsal ilişki olarak sermayenin, doğasından ayrılamayacak davranış kalıpları vardır. Sermaye düzeni herhangi bir hata, eksiklik, cahillik, kaza nedeniyle değil, tam da ve yalnızca “sermaye düzeni” olduğu için kriz üretir. Geri dönmeyecek kredileri verdikçe veren banka ve finans sektörü salak değil, kapitalist olduğu için öyle davranmıştır. Kapitalizm bir tarihsel salaklıktır, o başka…

Kapitalizm krizini atlatır, ama her defasında bir yenisine yelken açmak üzere… Buradan çıkan sonuç son derece yalındır. Açlık, işsizlik, yoksulluk, gericilik ve savaş nedeni olan krizlere karşı kesin önlem, sermaye düzenine son vermektir.

Üretim araçlarının özel mülkiyeti yerine toplumsal mülkiyet. Özel mülkiyetin piyasa anarşisi yerine toplumsal mülkiyetin merkezi planlaması.

Marx’a öyle kuru kuru, bir köşesinden hak vermek olmaz. Madem başladık, hakkımızın tamamını alacağız!

Bunun bir inatlaşma konusu olduğu sanılmasın. Ayrıca hakkımızı kitap üstünde veya masa başında alacağımızı da kimse düşünmesin. Toplumsal mülkiyet ve merkezi planlama demek, burjuvazi yerine işçi sınıfı demektir. Yok sayılan işçi sınıfı, öldü denen sol, burjuva ideolojisinin dağıldığı kriz konjonktüründe alanını genişletmek için hamle yapmayacak da, ne zaman yapacak?

Sosyalizm ve işçi sınıfı itibarını geri kazanmalıdır. Marx’ın hakkı budur.
 
Bugün 9 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol